Kapıda
dolaşan,ben’ den, biz’ den dem vuran kapıdan sürülür, “lâ”
makamında dolaşıp durur.
Birisi
bir dostunun kapısına gelip kapıyı çaldı.Dostu “Kapıyı çalan
kim?” deyince, “Benim” diye cevap verdi.Dostu “Git, şimdi zamanı
değil.Böyle bir sofra ham kişinin makamı olamaz.
Hamı,
ayrılık ateşinden başka ne pişirebilir, nifaktan ne kurtarabilir”
dedi.
Adamcağız
gitti, tam bir yıl dostunun ayrılığıyla yanıp yakıldı.
Yanıp
pişerek tekrar döndü, geldi.Dostunun evinin etrafında dolaşmaya başladı.
Kapıya
varıp ağzından edepten dışarı bir söz çıkmasın diye yüzlerce
korku ile edepli edepli halkayı çaldı.
Sevgilisi
“Kim o?” deyince “Gönlümü alan sevgili sensin” diye cevap
verdi.
Sevgilisi
“Mademki bensin, ey ben, gel içeri gir! Ev dar iki kişi sığmıyor”
dedi.
İğneye
geçirilecek iplik iki ayrı iplik olursa geçmez.Mademki birsin, gel,
bu iğneden geç.
....
Yokluk
âlemi, pek geniş ve hudutsuz bir âlemdir.Bu hayal ve varlık, o âlemden
yüzlerce gıda alır, o alemden belirir, beslenir.
Hayaller
yokluk âlemine nispetle dardır.Onun için hayal, darlık ve sıkıntıya
sebep olur.
Varlık
da hayalden daha dardır.O yüzden aylar, bu âlemde hilâl gibi görünür.
Duygu
ve renk âleminin, yani bu
dünyanın varlığı ise.. yokluğa, hayale, ve varlığa nispetle büsbütün
dardır, âdeta daracık bir zindandır.
Âlemdeki
terkip ve sayı, darlığa sebeptir.Fakat bizi duygularımız, terkip âlemine
çekip durmaktadır.
O
duygularla birlik âlemini bil, eğer birlik âlemini diliyorsan o
tarafa yürü.
Mesnevi I-245 |