Birisine
ansızın bir konuk geldi. Ev sahibi; sofra çıkardı, ağırladı,
izzet ikramda bulundu. Mahallelerinde sünnet düğünü vardı. Erkek
konuğunu bırakamadığından, eşinin sünnet düğününe yalnız
gitmesini kararlaştırdılar. Kadın çıkmadan önce de, kocası
gizlice dedi ki:
- Bu gece iki yatak ser. Bizim yatağımızı kapı kenarına, konuğunkini
de duvar dibine yaparsın.
- Olur a iki gözüm, baş üstüne. Sen meraklanma. Hizmetlerinizi
yapar, güler yüz gösteririm, dedi kadın.
Yatakları yaptı, sünnet düğününe gitti. İki erkek evde kaldılar.
Ev sahibi çerez, meyve ne varsa çıkardı, hem sohbet ettiler, hem atıştırdılar.
Bir birlerine başlarından geçenleri anlattılar, ta gece yarısına
kadar. Konuğun iyice uykusu geldi, yatmak üzere soyunup, ev sahibinin
bir şeyler söylemesine fırsat bırakmadan, hemen kapı ağzına hazırlanan
yatağa girdi, yatıp uyudu. Adam da utancından, “senin için diğer
yatağı hazırlamıştık, oraya yat...” diyemedi. Bir müddet sonra
da misafir için hazırlanan yatağa kendisi girerek uyudu.
Dışarıda
hava iyice bozmuş, dünyada ne kadar bulut varsa bir araya toplanmıştı
sanki. Bardaktan boşanırcasına yağan yağmur, evine dönen kadını
sırıl sıklam yapmış, içeri girince anadan doğma soyunarak, kapı
ağzına kendileri için hazırladığı yatağa girdi. Yatanı kocası
zannederek, bir kaç kere istekle öptü, dedi ki:
- Korktuğum başıma geldi. Yağmur, çamur yüzünden konuk bir yere
gidemedi, kakıldı başımıza kaldı!...
Konuk bu sözleri duyunca sıçradı kalktı, dedi ki:
- Yolcu derhal geldiği yere dönmeli. Ben gidiyorum. Allah size hayırlar
versin. Ayakkabım var, çamurdan korkum yok!..
Kadın o soğuk sözü söylediğine pişman oldu, dedi ki:
- Lütfen, hoş gör. Ben şaka olsun diye söyledim o sözleri. Yalvarıp,
yakardı, lakin fayda etmedi. Konuk yola
düşüp, bunları hasret bıraktı.
Adam da, kadın da yasta kaldı adeta. Adam bundan sonra utancından
evini konuk evi haline getirdi. Ama ikisinin de gönlünde ki o konuğun
hayali her an derdi ki:
- Ben Hızır’ın dostuyum... Sizlere yüzlerce cömertlik hazinesi saçacaktım,
fakat ne yapayım, kısmetiniz değilmiş!...
Konuk evine her gün nasıl bir yüce konuk gelirse, onun gibi her an da
sana bir fikir gelir. Fikri, bir adam say. Çünki; adam, fikirle değerlidir,
diridir. Sabırlı ve her şeye razı olan Eyyub, tam yedi yıl, Allah
konuğu olan belayı hoş tutmuştu. O’ da Allah’a şükürlerde
bulunarak:
- Eyyub’un sevgililerini öldürdüğüm hale, sevgisinden bir kere
bile yüzünü çevirmedi. Allah ilmine vefakarlıkta bulundu, bela ile
adeta; sütün balla kaynaşması gibi kaynaştı.
"Ey yaradanım; o belaların
şerrinden sakla beni . O yüzden gelecek ihsanları bana haram etme.
Lütuflara kavuştur. Uğradığım belalara, lütfet de hamd
edeyim ki, geçip giderse hasret çekmeyeyim..."
Mesnevi - V-297
|