Ana Sayfa    Yazı    Sızı   Alıntı    Mercek   Sizden Gelenler     Linkler     Hakkımızda       Hikayeler
 

 

Mevlâna  Hikayeler  Rubailer   Sözler  Hayatı   Eserleri   Hakkında Yazılanlar  Semâ  Mevlâna Müzesi

                                                                                                                                                                                                                  

Ressam 
Dost
La Havle
Sineğin Tevili
Kurbağa ile Fare
Deve ile Fare
Dört Ahmak
Hasta - Sofi - Kadı
Aslan - Tilki ve Eşek
İnayet
Ahmak
Allah Zikri
Sandık
Mecnun I
Mecnun II
Mecnun III
Mücevher
İbrahim Ethem
Rüya
Define
Vaiz
Öküz
Üç Balık
Müslüman ile Mecusi
Üç Öğüt
Misafir

Rum  Halkıyla Çin Halkının Ressamlıkta Bahse Girişmesi

 

Çinliler “Biz daha mahir ressamız” dediler.Rum halkı da dedi ki: “Bizim maharetimiz daha üstündür.”  

Padişah “Sizi imtihan edeceğim, bakalım hanginiz davasında haklı” dedi.

Çinlilerle Rum diyarı ressamları hazırlandılar; Rum diyarının ressamları ilimlerine daha vâkıf kişilerdi.

Çin ressamları “Bize bir hususi oda verin,bir odada sizin olsun” dediler.

Kapıları karşı karşıya iki oda vardı.Bir tanesini Çin ressamları aldı, öbürünü de Rum ressamları.

Çinliler, padişahtan yüz türlü boya istediler.Yüce padişah bunun üzerine hazinesini açtı.

Çinlilere her sabah hazineden boyalar verilmekteydi.

Rum ressamları “Pas gidermekten başka ne resim işe yarar, ne boya!” dediler.

Kapıyı kapayıp duvarı cilalamaya başladılar.Gök gibi tertemiz, saf ve berrak bir hale getirdiler.

İki yüz çeşit renge boyanmaktansa renksizlik daha iyi.Renk bulut gibidir.Renksizlikse ay.

Bulutta parlaklık ve ziya görürsen bil ki yıldızdan aydan ve güneştendir.

Çinli ressamlar işlerini bitirdiler.Hepsi de yaptıkları resimlerin güzelliğine sevinmekteydiler.

Padişah kapıdan içeri girip odadaki resimleri gördü.Hepsi akıldan,idrakten dışarı, fevkalâde şeylerdi.

Ondan sonra Rum ressamlarının odasına gitti.Bir Rum ressamı, karşı odayı görmeye mani olan perdeyi kaldırdı.

Öbür odada Çin ressamlarının yapmış oldukları resimlerle nakışlar, bu odanın cilalanmış duvarına vurdu.

Orada ne varsa burada daha iyi göründü; resimlerin aksi adeta göz alıyordu.

Oğul,  Rum ressamları sofilerdir.Onların; ezberlenecek dersleri, kitapları yoktur.

Ama gönüllerini adam akıllı cilalamışlar, istekten, hırstan, hasislikten ve kinlerden arınmışlardır.

O aynanın saflığı, berraklığı gönlün vasfıdır.Gönle, hadsiz hesapsız suretler aksedebilir.

Gaybın suretsiz ve hudutsuz sureti, Musa’nın gönül aynasında parlamış, koynuna sokup çıkardığı elde görünmüştür.

O suret göğe, arşa, ferşe, denizlere, ta en yüce gökten, denizin dibindeki balığa kadar hiçbir şeye sığmaz.

Çünkü bütün bunların hududu sayısı vardır.Halbuki gönül aynasının hududu yoktur.

Burada akıl ya susar, yahut şaşırıp kalır.Sebebi de şu: Gönül mü Allah’tır, Allah mı gönül.

                                                                                                                                                                    Mesnevi I-277

 

Geri ] Yukarı ] İleri ]

      

        Tasarım Elif

 

 ***Yenilikler***

Yazıya Yeni Yazılar

Sızıya Yeni Şiirler

Alıntıya Nazan Bekiroğlu'ndan Alıntılar

Merceğe  Cahit  Zarifoğlu Linki

Mevlanaya yeni bölümler ve

Mesneviden yeni hikayeler Eklendi

 

 

 

 

 

 

 

 

Ana Sayfa    Yazı    Sızı   Alıntı    Mercek   Sizden Gelenler     Linkler     Hakkımızda Geri ] Yukarı ] İleri ]